ORGANICKID BLOG

  • Haziran 13, 2025

    Müziğin insan yaşamı üzerindeki etkileri, gerekliliği ve önemi herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Birçok psikolojik rahatsızlığın tedavisinde eski çağlardan beri keşfedilmiş ve kullanılmış bir araç olduğunun göstergesidir.  Bu yüzden atalarımız “müzik ruhunun gıdasıdır” demişler.

    Peki, bu kadar güçlü etkileri ve iletişimi olan müziği, çocuklarımızın eğitiminde kullanmak ne gibi olumlu etkiler yapar?

    Çocuklarımızın en değerli varlıklarımız olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Eğitimleri için iyi ve doğru olan her şeyden faydalanmak durumundayız. Müzik de bunlardan bir tanesidir. Zira anne karnında bile bebeğin müzik dinlemesinin olumlu etkileri olduğu uzmanlarca belirtiliyorken, çocuklarımızı müziğin olumlu, yapıcı etkilerinden uzak tutmak haksızlık olur.

    Müzik, çocuğun estetik duygusunu geliştiren, bilişsel gelişimine katkıda bulunan, bir araçtır. Aynı zamanda kendini ifade etmesini ve soyut düşünebilme yeteneğini geliştiştirerek destekler.

    Erken çocukluk dönemindeki müzik eğitiminin hedefi, dil ve ince-motor gelişimine destek vermektir. Böylece çocuk, düşündüklerini, duyduklarını ritim ve şarkılarla anlatabilir. Üstelik erken yaşlarda müzik kültürü ve sevgisiyle tanışmış olur. Yalnız, çocuğun gerek ailesinde gerekse gittiği kreş ya da anasınıfındaki bulunduğu müzik ortamı çok önemlidir. Bu ortamlardan, olumlu ya da olumsuz etkilenmesi söz konusu olabilir. Doğru seçimlerin, gittiği eğitim kurumları tarafından sağlanması gerekir.

    Her çocuğun doğuştan müziğe ilgisi vardır.  Ama her çocuğun müziğe yeteneği aynı seviyede olmayabilir. Buna karşın her çocuk müziği sever.

    Çocuk eğitiminde müziğin olumlu etkilerini şu şekilde sıralayabiliriz:

    • Çocukta kavram gelişimini destekler.
    • Dilini kullanmakta akışkanlık ve çeviklik kazanır.
    • Sorunlar karşısında problem çözme yetisi kazanır.
    • Kendini ifade etmesi kolaylaşır, duygusal yönden rahatlar ve böylece konuşarak kendini anlatma yeteneği gelişir.
    • Etkin şekilde iletişim kurmasında destekleyici olur.
    • Toplum içinde sosyal uyumu kolaylaşır.
    • Güvensizlik, saldırganlık, korku, çekingenlik gibi negatif duygu ve davranışlarını, müzik sayesinde pozitif duygulara dönüştürebilir.
    • Sistemli duruş ve yürüyüş alışkanlığı kazanır.
    • Birlikte yaşama ve hareket etmekte, müzik tamamlayıcı faktördür.
    • Müzik sayesinde kendi milli kültür ve geleneklerini müzik aracılığıyla öğrenir, vatan, bayrak, ulus, millet sevgisi kazanır.
    • Ritim duygusu gelişir.

    Müzikli bir hayata!

    Müzik eğitimi, Erken çocukluk dönemi, Bilişsel gelişim, Duygusal gelişim, İletişim yeteneği, Eğitimde müzik kullanımı, Problem çözme
  • Haziran 13, 2025

    Geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız, çağımızın en yaygın ve en etkili iletişim aracı olan televizyondan oldukça fazla etkilenmektedirler. Televizyonun etkileri, çocukların gelişimlerine, yaşlarına, izlenen çizgi filmin içeriğine, ailesel ve çevresel faktörlere göre değişiklik gösterir. Bu etkiler olumlu olduğu gibi olumsuz da olabilir.

    Olumlu Etkiler:

    Çizgi filmlerin, anne babanın söylediklerini görselleştirmek, eğlendirmek, oyalamak, hayal dünyalarını genişletmek, öğretmek gibi olumlu etkileri vardır. Çocuğun izlemesi için seçilen çizgi film doğru olduğu takdirde, çok önemli bir eğitim aracı olur. Zihinsel gelişimine son derece yardımcı olur, öğretici olabilir.

    Çocuklar 1.5 yaşından sonra televizyondan gelen uyarılara kısa süreli ilgi gösterirler. Bu ilgi 2.5-3 yaşına kadar devam eder, daha sonraki zamanlarda izledikleri karakterlerle kendilerini özdeşleştirmeye başlarlar. Oradaki kahramlarla bağ kurarak onları taklit etmeye başlarlar. Uzmanlar çizgi filmlerin, kız çocuklarında beğenilme, takdir ve ilgi görme, erkek çocuklarının ise güçlü olma, kahramanlık ve başarma duygularını tatmin ettiklerini belirtiyorlar.

    Olumsuz Etkiler:

    Çocukların çizgi filmlerdeki karakterleri öylesine benimserler ki, bu durum bazen tehlikeyi de beraberinde getirir. Gerçek ile hayal ürünü olgularını belirlemekte zorlanabilir, çizgi filmdeki kahramanlar gibi süper güçleri olduğuna inanarak uçmaya çaılşabilir, balkondan yada pencereden atlamak isteyebilir, hoplayıp zıplayarak yükseğe tırmanmaya çalışıp kendisine zarar verebilir.

    Gün içerisinde uzun süreli televizyon izleyen çocuklarda dikkat eksikliği gözlendiğini belirten uzmanlar, sosyal ilişki kurmada zorlandıklarını, içe dönük ve yalnızlık tercihinde bulunduklarını da ekliyorlar.

    Şiddet içerikli çizgi film izleyen çocukların ise, daha agresif, kavgacı ve gergin olma olasılıkları, yaşıtlarına göre daha fazla olduğu gözlenmiştir. Anne babasıyla yada kardeşiyle ilişkilerinde sabırsız ve itirazcı bir tutum içinde olduklarıda, malesef ki olumsuz etkilerdendir.

    Tabii ki tüm bu olumsuzlukları televizyon izlemek tek başına gerçekleştirmez. Genetik ve hormonal sebepler de olumsuz etkilerin oluşmasına yardımcı olur. Bu durumu önlemek için doğru programlar seçilmeli, çizgi filmlerdeki olayların gerçek olmadığı çocuğa uygun bir dille anlatılmalıdır.

    Televizyon etkisi, Çizgi film, Medya okuryazarlığı, Hayal ve gerçek ayrımı, Dikkat eksikliği, Kahramanlık algısı, Ebeveyn rehberliği
  • Haziran 13, 2025

    Hamilelik dönemi, çocuğun bedensel, ruhsal ,zeka ve hafıza gelişimi için son derece önemli bir süreçtir. Bu dönemde annenin sağlıklı beslenmesi, ruhsal dengesinin düzgün olması çocuğa doğrudan etki eden faktörlerdir. Hafıza, zeka gibi özelliklerin genetik yapıyla geçmesinden başka, doğru beslenme ve uygulanacak yöntemlerle geliştirilebileceği bir gerçektir.

    Beyin gelişiminde yeterli ve dengeli beslenmenin çocuğun akranları arasında fark edilecek seviyede ileride olacağı gerçeğine göre tutum izlemek gerekir.

    Hafıza gelişimi için, beslenmeden başka bir uygulama da yöntemler konusudur. Gerek oynayacağı oyunlar, gerekse sizinle geçirdiği zamanlara da beraber yapacağınız uygulamalar (ona oyun gibi gelecek ) hafıza gelişimine inanılmaz katkılar yapacaktır.

    Hafıza Geliştirici ne gibi oyunlar ve aktiviteler gerekli ?

    Çoğu anne baba oyunları boşa geçirilen zaman gibi görmekte ve onları okulda görecekleri eğitime hazırlamak amaçlı zaman geçirmeye yönlendirmek isterler.

    Önceleri her türlü oyunun zeka ve hafıza gelişimi için gerekli olduğu kanısı yaygınken, şimdiki araştırmaların sonucundaki veriler, sıradan ouynların boşa geçen vakitten başka birşey olmadığını göstermektedir. Oysa yaratıcı ve hayal gücünü geliştirici oyunlar oynamasının beyin ve hafıza gelişimine desteği oldukça fazladır. Hafızayı geliştirmek için yapacağınız birçok uygulamadan biride, birlikte çekilen resim veya videolarınızı izleyerek, yorumlar yapmasını sağlamak olabilir. Böylece kalıcı hafızasına anılarını kaydetmesine olanak tanımış, hafızasını aktif tutmuş olursunuz.

    Yapacağınız başka bir aktivite de şöyle bir oyun oynamak, hem birlikte geçireceğiniz zamanı kaliteli kılmış olacak, hemde hafıza gelişimini pekiştirme yapmış olacaksınız.

    Ona dışarıda bir işiniz için birlikte çıkmayı teklif edin. Evden çıkarken ceplerinize düğme benzeri nesneler koyun. Yolda gördüğünüz kırmızı arabalarda siz ona bir düğme, yeşil arabalarda o size bir düğme versin. Farklı renklerdeki arabalarda düğme sayısını birlikte belirleyin. Bu oyun onun çok hoşuna gideceği gibi, renkleri hafızasına kazımasına neden olacaktır. Bu gibi oyun örnekleri çoğaltılabilir.

    Hafızayı geliştirici yaratıcı oyunlar onların yaşamlarına yeni bir heyecan katacağı gibi hafızalarının gelişimine de pozitif katkılar sağlayacaktır.

    Çocuklarla geçirilen her zaman dilimini keyfe döndürmeniz dileği ile...

    Hamilelik dönemi, Zeka gelişimi, Hafıza gelişimi, Sağlıklı beslenme, Anne-çocuk etkileşimi, Zihin geliştirici uygulamalar, Eğlenerek öğrenme
  • Haziran 13, 2025

    Her anne baba çocuğunun toplum içinde itibar gören, ahlaki yönden saygı duyulan bir birey olarak kabul görülmesini ister. Bu isteklerin gerçekleşmesi, çocuğun küçük yaşlarından itibaren onun doğru eğitimine bağlıdır.

    Çocuk eğitiminde ödüller olduğu gibi cezalarda vardır.  Önemli olan anne baba olarak her ikisini de doğru zamanlarda uygulamaktır. Maalesef ki bizim toplumumuzda  terbiye etmenin ceza ile mümkün olduğu görüşü ağır basar. Hatta bununla ilgili, ‘’çocuğu, testiyi kırmadan önce döveceksin, dayak cennetten çıkma’’ gibi yanlış inançlar vardır. Oysa çocuklara hangi davranışların doğru, hangisini yanlış olduğu göstermek bizim görevimizdir. Bu sabır isteyen ama aslında hiç de zor olmayan bir görevdir. Bazen çocukların yanlış davranışı algılaması uzun sürebilir,  aceleci olmayıp yılmamak gerekir.

    Terbiye vermek,  çocuğun kendisini nasıl kontrol etmesinin öğretildiği, olumlu davranışlarının ise ödüllendirildiği bir uygulamadır. Uzmanlar, çocuk eğitiminde ‘’ceza’’kelimesinin kullanılmasından yana olmadıklarını, bunun negatif bir etki yarattığı konusunda birleşiyorlar. Bunun yerine, ‘’eğitmek’’olgusunu kullanmak gerektiğini belirtiyorlar. Yinelediği yanlış davranışlarında, çok sevdiği yada istediği şeylerde kısıtlamaya gidilmesi ona uyulması gereken kurallar olduğu, uymadığı takdirde bir bedel ödemesi gerektiğini anlatması bakımından çok etkilidir.

    Çocuklara yalnızca hatalı davranışlarında değil, diğer zamanlarda da davranış şekli hakkında eğitim verilmelidir. Yanlış davranışlarında azarlayıp, cezalandırma yerine doğru olanı anlatmalı, doğru davranışlarında ise onu yüreklendirip takdirlerimizi hissettirmeliyiz. Bu yaklaşım onu yanlıştan uzaklaştırıp kendini daha iyi hissettirecek, çevresini dinlemek için çaba göstermesine vesile olacaktır. Değer görme duygusu doğruyu bulmada daha etkili bir araç olduğundan, çocuklarımızdan bunu mahrum etmemeliyiz.

    Çocuğu sık sık ödüllendirmede de sınırları iyi belirlemek gerek. Yapılan her doğru davranışı verilecek bir hediye ile ödüllendirmek aslında onun eğitiminde son derece zararlı bir davranış  olabilmektedir. Hatta buna ödülle cezalandırma demek abartı olmaz. Bizim hoşumuza gidecek davranışları, ödüle ulaşabilmek için silah olarak kullanabilir. Bu da onun kişiliğinde olumsuz etkilere sebep olabilir.Ödülleri  her zaman hediye olarak değil,birlikte oynanan bir oyun, yada yapmaktan hoşlandığımız bir aktivite olarak da verebiliriz.

    Doğru davranış, Eğitici yaklaşım, Olumsuz pekiştirme, Değer görme duygusu, Yanlış davranışla başa çıkma, Kişilik gelişimi
  • Haziran 13, 2025

    Ahlak Nedir:

    Ahlak, kişinin toplumun değer yargılarını önemseyip, kendi değer yargılarını bu çerçevede oluşturarak buna uygun bir yaşam sürdürme sürecidir. Ahlaki gelişim ise topluma karşı sorumlulukların  yerine getirilmesi ve nasıl davranılmasının farkında olunmasıdır. Kısaca söylemek gerekirse ahlak, bir toplumda uyulması gereken yazılı olmayan ama herkesçe bilinen kurallar listesidir. Bu kurallar listesi yapılması gereken görevleri belirler.

    Çocukların Ahlaki Gelişimi:

    Bir insanda ahlak gelişimi çocukken başlar.Bu gelişimin olumlu yönde ilerlemesinde önce ebeveynlerin, yakın çevrenin ve toplumun önemli etkileri vardır.Çocuğun ailesi başta olmak üzere çevresinden gelen tepkilerle belirlediği davranışları ,izlenimleri, analizleri ve bilgileri ahlaki gelişiminde temel oluşturur.

    Çocukların ahlak gelişimi süreçlerinde, her yaşın kendine özgü gelişimi ve bu gelişimin görevleri vardır. Anne baba, çocuğunun bulunduğu yaşın özelliklerini bilmeli, ahlak eğitiminde ona göre çocuğuna yön vermelidir. Yaşının bulunduğu  özellikleri bilmeyen anne babaya göre çocuğun bazı davranışları ahlaksızlık olarak nitelendirilebilir. Bu durumda bilinmesi gereken, bu davranışların o yaşların ve gelişim çağının özelliği olmasından kaynaklandığıdır. Bu çağlarını sağlıklı atlatmaları anne babanın tutumuna bağlıdır. Bu yaşın özelliğidir,gelip geçer demek de doğru bir yaklaşım değildir. Sorunun kaynağının onu yaşı olduğunu bilmek, göre yapıcı davranmak gerekir.

    Ahlak Gelişiminde Aile Ortamının Önemi:

    Çocukla iyi bir ahlak eğitimi için aile ortamı çok önemlidir. ‘’İlk eğitim ailede başlar. Aile terbiyesi almış’’sözü buna vurgu yapmaktadır. Çocuktan önce anne babanın iletişiminin iyi olması gerekmektedir. Çocuk için rol model olan ebeveynlerin çocuklarıyla doğru iletişim kurması,iyi bir aile ortamıyla gerçekleşir. Ahlak eğitimi doğumdan ölüme kadar süren zorlu bir yoldur. Anne babanın dengeli ve disiplinli yaklaşımı ahlak gelişimi için belirleyici olur. Çocuğu özgür bırakmak, başkalarının haklarını çiğnemeye, baskı altına almak da öz güven eksikliğine yol açabilir.

    Ahlak gelişimi sürecinde disiplin,kabul edilebilir davranışları belirleyen kuralların hepsini kapsar, ceza ise uyulmayan kuralların karşılığında ödenen bedeldir. Ceza ile disiplinin birbirine karıştırılmaması gerekir.

    Ahlaki gelişim, Çocuk eğitimi, Davranış eğitimi, Sorumluluk, Yaşa uygun yaklaşım, Ebeveyn etkisi
  • Haziran 13, 2025

    Tüm insanlarla iletişimde empati kurabilmenin  önemli ve gerekli olduğu gibi çocuklarla da empati kurmak son derece önemlidir.

    Empati,  karşınızdakinin sizden farklı olduğunu bilmek, sizden farklı düşünebildiğini ve hissedebileceğini düşünmek, karşınızdakini  rahatlatarak onun nelere ihtiyacı olablieceğini tahmin edebilmek, yaşadığı olay karşısında yaşadığı kızgınlık, mutluluk, öfke gibi duygularının farkına varabilmektir. Empati Dili olarak geliştirilen metodun , çocuklara kurulan iletişimde  olumlu sonuçlar vermiştir. Sonuçta başarılı bir iletişimin özünde anlaşılmak yatar.

    Çocuklarla başarılı iletişim kurmanın 10 anahtarı:

    • Duygularınızı ona ifade edin. Çocuğunuzun yaptığı bir yanlış karşısında , bu konu hakkında neler hissetiğinizi söyleyin. Örneğin; "masadan tabağını kaldırmadan kalkmandan hoşlanmıyorum" ya da "pijamanı yere bırakman beni rahatsız ediyor"gibi...
    • Yapması geren konular hakkında bilgi verin. Örneğin odadan çıktığın ışığı kapat yoksa sana alacağımız oyuncak yerine elektrik faturasını ödemek zorunda kalacağız, demek etkili olacaktır.
    • Yazacağınız küçük notlarla beklentilerinizi belirtin. Örneğin; "oğlum okuldan eve geldiğinde eti buzluktan çıkarır mısın? Teşekkürler, annen."
    • Çocuklarınıza onların davranışlarıyla ilgilendiğinizi hissettirin, bu onun özgüveni arttırır. Klişe övgü sözcükleriyle değil de, inandırıcı sözcüklerle övgünüzü belirtin.
    • Empati yapmayı ona uygulamalı gösterin, mesela hasta arkadaşının ilacını birlikte verelim deyip bu konuda öncülük edebilirsiniz.
    • Kendisinin farkına varmasına yardımcı olun. Aynada kendisini izlemesini isteyin.
    • Oyuncak veye eşyalarını paylaşmama problemini, bir oyuna veya okuduğunuz bir hikayeye konu ederek mesajınızı iletebilirsiniz.
    • Ona karşı pozitif hislerinizi sözlerinizle tamamlayarak hissettirin, mesela seninle sohbet etmek bana zevk veriyor gibi.
    • Onunla gurur duyduğunuzu bir sonuca bağlayın. İşte güzel sohbet diye ben buna derim diyerek tamamlayın.
    • Çocuğunuz bir hata yaptığında, ısrarla özür dilemeye zorlamayın, önemli olan sözcükler değil, hatayı anlamış olmasıdır.

    Empati, Empati dili, Çocuklarla iletişim, Özgüven geliştirme, Çocuğun farkındalığı, İletişim becerileri, Övgü yöntemi
  • Haziran 13, 2025

    Arkadaş çevresine kadar birçok detayı düşünüyor ve yaşayacağı tecrübeleri bile O’nun iyiliği için önceden planlamaya çalışıyoruz.

    Gelişiminde etkili olan aile içi davranışlar, izlediği TV programları, el becerisi gelişsin diye alınan boyama kitapları, gibi birçok husus var. Oyuncak da bu konular içerisinde çok ciddi bir yere sahip. Gerek kendi başına oynasın gerek aile bireylerinden biri/birileriyle, gerekse arkadaşları ile, oyuncak seçiminin çocuğun gelişiminde çok büyük bir yeri var.

    Okul öncesi dönemden sonra çocuğun algısı gelişeceği, yeteneklerinin ve yaratıcılığının gelişmesinin yanı sıra aile büyüklerini taklit etmeye başlayacağı gerçeği göz önünde bulundurularak öğrenmeye hazır çocuklara karakterine ve gelişimine uygun oyuncak seçiminde titiz davranılmalıdır.

    Peki, oyuncak seçerken nelere dikkat etmeliyiz?

    Seçilecek olan oyuncak, mutlaka birtakım kazanımları beraberinde getirmek zorundadır. Çocuğunuzun gelişimine, yeteneğine, ilgi ve becerisine, yaşına uygun oyuncak seçimi kişiliğinin gelişimi için çok önemlidir.

    Merak da önemli bir etkendir, seçilen oyuncağa karşı çocuğun ilgisinin olması şarttır. Merak olmadıktan sonra keşfetmesi mümkün olmayacaktır.

    Karmaşık olmamalı, çocuğunuz yalnız başına da oynayabilmelidir. Anne baba başka şeylerle meşgul iken, arkadaşları ile olmadığında ya da tek başına geçirdiği herhangi bir zamanda da oyuncak ile oynayabilmelidir.

    Oyuncağın kademeli olarak becerilerini geliştirebileceği bir seçim olması gerekir. İnce motor becerilerini, zekâ ve hayal gücünü geliştirebileceği oyuncak seçimleri önemlidir.

    Dayanaklı oyuncaklar alınmalıdır, sürekli oyuncak almak çocuğun karakteri için doğru bir davranış olmaz. Gerektiğinde eski oyuncakları birlikte tamir ederek ve yenileyerek tekrar oynamasını sağlayabilirsiniz.

    Oyuncak alırken kriterler; gösterişli, pahalı ya da “illa ki” popüler oyuncaklar olmamalıdır, bunun yerine çocuğunuzu gerçekten mutlu edecek, oynarken öğreneceği ve keyif alacağı oyuncaklar seçilmelidir.

    Oyuncak, sade, karmaşık olmayan, keskin ya da tahriş edici alanları olmayan, belki yumuşak belki sert ama küt bir oyuncak olmalıdır. Paylaşma duygusunu geliştirmeli ve arkadaşları ile oyun kurarak oynamasına olanak sağlamalıdır.

    Kolay temizlenebilirliği de oldukça önemlidir, sağlığına zarar vermeyecek içeriklere sahip olmalıdır.

    Bu kritlerleri sağlayan oyuncaklar çocuklarınızı mutlu etmekle kalmaz, kişilik gelişimini de olumlu yönde geliştirir.

    Oyuncak seçimi, Çocuk gelişimi, Okul öncesi dönem, Ebeveyn rehberliği, İlgi ve beceriye uygunluk, Sosyal gelişim, Tek başına oynama
  • Haziran 13, 2025

    “Şimdiki çocuklar çok zeki”, “şimdiki çocuklar illa ki kendi istediği olsun istiyor”, “şimdiki çocuklar….” Bu cümleleri sık sık duyar olduk son zamanlarda. Yeni neslin davranışları, kural tanımayan kişilik özellikleri ve anne babayı tabiri caizse çevresinde mum etmesiyle bir başka nesil olarak algılanıyor. “Bizim zamanımızda şöyleydi, şöyle usluyduk, böyle söz dinlerdik” diyen kişileri çokça duyduğumuz bu günlerde çocuklarımızın böyle bir nesle dönüşmesini nasıl açıklayabiliriz? Bilinmez bir güç ya da uzun zamandır pasif olan bir genin baskınlaşmasıyla çocuklarımız sadece kendi ihtiyaçlarını önemseyen, sınır ya da kural tanımayan bir kişiliğe dönüşmüş olabilirler mi?

    Konuya farklı bir bakış atarsak, acaba anne babanın kendi ebeveynleri ile kurduğu ilişkiler, anne babaların kendi özellikleri ya da zamana bağlı olarak değişen değer yargılarına bağlı olabilir mi?

    Bir yolda yürüdüğünüzü, yanınızda herhangi bir harita ya da iletişim aracı olmadığını ve nereye gideceğinizi daha da önemlisi nasıl gideceğinizi bilmediğinizi hayal edin. Gideceğiniz yeri bulmanızda yardımcı olacak yönlendirmeler, tabelalar olması işinizi kolaylaştırmaz mıydı? Ya da yolu bilecek, size nereye gitmek istediğinizi anlamanız konusunda yardımcı olabilecek birilerine ihtiyaç duymaz mıydınız?

    İşte çocuğun nereye nasıl gideceğini kurallar ve sınırlar belirler. Sınır konulmayan bir hayata sahip çocuk, nereye nasıl gideceği belli olmayan kaybolmuş bir kişidir ve yönlendirilmeye ihtiyacı vardır. Yönlendirme yapabilecek, çocuğu tanıyarak nerede nasıl mutlu olacağını anlayarak doğru yönlendirebilecek olan kişiler ise anne babalardır.

    Sınır çocuğu güvende hissettirir, neyi yapıp yapamayacağını (hangi yoldan giderse uçurum olduğunu, olmadığını), uygun davranışın veya tutumunun ne olması gerektiğini (doğru yolu nasıl bulacağını) gibi bir çok konuyu sınır koyarak çocuğunuza verebilirsiniz.

    Eğer çocuğunuza sınır koymazsanız, kendisini hayatın merkezinde zannedecek ve ebeveynlerin karar veren ve yöneten kimliğini kendi üzerine almaya çalışacaktır.

    Oysa ki çocuklar, anne babasından güç alarak ve bu güçle hayata hazırlanarak büyürler ve ileriki yaşlarında bu tecrübeleriyle ve aldığı gücüyle yaşamını sürdürür.

    Sonuç olarak, çocuk mutlu olsun diye onu sınırsız ve kuralsız büyütmek onu bilmediği bir yolda başı boş bırakmakla aynıdır.

    Çocuğunuzu yalnız bırakmayın, tatlı sert bir ilişki kurarak doğru yolu gösterin.

    Mutlu yarınlara!

    Yeni nesil, Çocuk eğitimi, Anne baba tutumu, Davranış biçimleri, Sorumluluk, Ebeveyn-çocuk ilişkisi
  • Haziran 11, 2025

    Hepimiz çocuklarımız için çok güzel bir dünya için uğraşıyoruz, en güzel kıyafetleri alıyor, en güzel ve en lezzetli yemekleri yedirmeye çalışıyor, en yeni oyuncakları alıyor ve her gece sıcacık yatağına yatırıyoruz.

    Oysa evimizin dışında bambaşka hayatlar da var. Yoksulluk, aile sorunları, anne babanın ölümü, ihmal, istismar, evlilik dışı doğum nedeniyle terk gibi birçok nedenle hayata çok ağır koşullarda başlayan ya da devam eden çocuklar var. Bu tür çocukların yaşam için gerekli olan temel haklara dahi erişemediği ve can güvencelerinin bile olmadığı ortamlarda yaşadığı gerçeği var.

    Ulaşabildiği bu tür durumlardaki çocuklara korunma sağlayan kurumların başında ise Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü bulunuyor. Bu kurum içerisinde hayata ağır koşullarda başlamış olan çocuklarımızın belli bir yuva edinene kadar (amaç her zaman bu olsa da çoğu evladımız yuva bulamıyor) uygun koşullarda korunmaya ve güvenli bir ortam sağlanmaya çalışılıyor.

    Çocukların devlet çatısı altında kaldığı kuruluşların kalabalık olması, burada kalan çocukların özelliklerine ve yeteneklerine göre davranma imkanının olmamasına neden olduğu için çocuklarımızın kendini fark etmesi oldukça zor oluyor. Bu ve benzeri yönler düşünüldüğünde koruyucu ailelik gibi uygulamalar çok büyük önem taşıyor.

    Kocaman ve yalnızlık hissi veren resmi binalarda kendini sıkışmış ve korkmuş hisseden, sürekli değişen personel nedeniyle bağlanma ve güven problemi yaşayan, kendi özelliklerine göre yönlendiren ve dinleyen bir kişi bulması zor olan çocuklarımıza koruyucu ailelik programlarıyla destek olabilir, hayatına yön verebiliriz.

    Önemli olan, evimizin haricinde de bir hayat olduğunu, “ben” den ibaret olmamanın gerektiğini, sohbetlerde herkesin aynı düşüncede olduğu gerçeği olsa da hayata geçirmenin önemli olduğunu düşünmek gerek.

    Çocuklarımıza bakarken onlar için dilediğim her şeyi, bu yavrucaklar için de dilemek ve dilemekten de öte hayata geçmesi için çabalamak, insan olmanın en önemli noktası bizce.

    Başarı; “Benim için neyse başkası için de o olsun” diyebilmek :)

    Koruyucu aile olmak için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın resmi sitesini ziyaret edebilirsiniz; http://www.koruyucuaile.gov.tr/

    Mutlu yarınlara!

    koruyucu ailelik, çocuk hakları, terk edilmiş çocuklar,güvenli aile ortamı, çocukların bireysel gelişimi, duyarlı ebeveynlik
  • Haziran 11, 2025

    Anne baba olmak kadar güzel, anlatılmaz bir duygu yok, elbette. Kokusu, gülüşü, uyuyuşu, konuşması, her şeyiyle ayrı bir dünyanın içine çekerler anne babaları. Bu dünya öyle büyülü, öyle vazgeçilmezdir ki, çocuğumuzu her şeyden korumak, yolundaki tüm pürüzleri kaldırmak hatta oluşmadan engellemek gibi bir misyon ediniriz, zamanla.

    Anne babaların en çok yaptığı hatadır bu, farkında olmadan. İyilik yaptıklarını düşünüp çocuğun herhangi bir problemle karşı karşıya kaldığında bocalaması, hatalar yapması anlamına gelir.

    Çocuklarımızın küçük yaşlarda en çok karşılaştığı sorunlar kıskançlık, öfke kontrolü, akranlarıyla karşılaştığı zorbalık, ders çalışamamak gibi konulardır. Bu sorunları çözebilmek için kendi metotlarını oluşturamadı ise sorun çözme yetisi eksik kalmış demektir.

    Peki, sorun çözme problemi yaşayan çocuklarımıza nasıl davranmalıyız?

    Çocuklar doğduğu anda hayatı nasıl yorumlaması gerektiğini bilemezler, dolayısıyla yaşamı, çevreyi, aileyi, insanlığı ve pek çok olguyu nasıl yorumlaması gerektiğini öğrendiği yer aile ortamıdır. Hayatı doğru yorumlamayı, hayatın sadece 2 renkten oluşmadığını, ara tonların da olduğunu öğretmemiz gerekir. Hata yapmanın doğal olduğunu, her hareketinin sonucunun başarılı bir şekilde bitmesi gerekmediğini, önemli olanın yapılan hatayı yorumlamak ve karşılaşılan benzer durumlarda aynı hatayı tekrarlamamaya dikkat etmek olduğunu anlatabilmeliyiz.

    Örneğin; çocuğunuzla birlikte bir oyun oynarken sırf onu mutlu etmek için yenilmek doğru değildir. Oyunların sonucunun “kazanan – kaybeden “olarak yorumlanmaması gerektiği anlatılmalıdır. Önemli olan “kaybeden olmadığı, keyifli zaman geçirmenin ön planda olması gerektiği” dir. Çocuk, ancak bu şekilde bir düşünce ile olumlu bir bakış açısına sahip olabilir.

    Her şeyi onun yerine çözmekten vazgeçin, karşılaştığı sorun hakkında cesaretlendirici ve düşünmeye sevk edici konuşmalar yaparak çözümü bulmayı ona bırakın.

    Anne baba arasındaki sorunların çocuğun yanında çözmeye çalışmak büyük bir hatadır, ebeveynleri arasındaki sorunların çözülemediğini görecek ve sorunların çözülebilme inancını yitirecektir.

    Anne baba olsanız da çocuğunuzdan öğreneceğiniz çok şey var, üstelik anne baba olmanız her zaman haklı olacağınızı da göstermez, çocuğunuzu dinlemeyi öğrenmeniz ve görüşlerine saygı duymayı başarmanız gerekir.

    Mutlu yarınlara!

    anne baba olmak, ebeveyn tutumları, sorun çözme becerisi, çocukta öfke kontrolü, anne baba iletişimi
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı