ORGANICKID BLOG

  • Haziran 11, 2025

    Sosyal gelişim her bireyin geçirdiği kaçınılmaz bir evredir ve ailede başlar. Koşullar gereği gelişim olumlu ya da olumsuz yönde ilerleyebilir. Akrabalar, ailenin sosyal çevresi derken çocuğun gözlemleyeceği çok fazla konu yaşanır. Bu konulardaki deneyimler çocuğun sonraki yaşlarındaki sosyal becerileri açısından çok önemlidir.

    Çocuk küçük yaşlarda taklitçidir, çevresinde gördüğü şeyleri taklit etmeye çalışır ve taklit ettikçe öğrenir. Böyle bir durum göz önünde bulundurularak çocuğun çevresinde olabilecek kişileri “rol model” olabilecek kişilerden seçmeye dikkat etmeliyiz.

    İlk doğduğu anda annesi ile olan ilişkisi zamanla daha geniş bir çevreye yayılır. İlk başlarda isteklerini sadece ağlayarak anlatmaya çalışırken sonraki zamanlarda keyifli sesler çıkarmaya, konuşan kişiye karşı tepki vermeye, yabancıları tanımaya, ilgilenildiğinde ağlamayı bırakmaya ve gülmeye başlar.

    Önceleri anneye olan bağlılıkla yabancılara karşı duyulan utanç ve anneden ayrılmama isteği 12.aydan sonra yerini kalabalık ortamlarda olmaktan keyif duymaya bırakır. Ortalama 2 yaşından sonra (konuşma ve yürüme yetilerinin kazanılması ile birlikte) anneye olan bağlılığı devam ederken yine de birey olmaya çalışır ve fevri davranışlar sergileyebilir. Annenin söylediklerine uyum göstermek istemez ama anneden de kopamaz.

    Toplumsal kuralları öğreneceği ilk yer ailedir ve ailede kurallar var ise ve bu kurallara uyuluyor ise çocuğun sosyal kurallara uyum sağlaması daha kolay olmaktadır. Çevreye uyumu sağlayan zihinsel kapasite, zekâ, karakter özellikleri, problem çözme yetisi ve yetenekleri gibi konularda da sıkıntı yaşamayan çocuklar, ailede hep birlikte uyulan kurallar sonucunda perçinleşir. Unutulmamalıdır ki; evde nasıl bir iletişim kurma yöntemi kuruldu ise çocuk aynı metodu dışarıdaki insanlar için de geliştirecektir.

    Çocuğun ailede almış olduğu disiplin yetisi, çevreye uyum ve sosyal kurallara yatkınlık açısından da temel oluşturur. Ailede öğretilen sosyal kurallar, ilk başlarda hatırlatılsa da çocuğunuz zamanda hatırlatmanıza gerek olmadan kendisi uygulamaya başlayacaktır.

    Çocuğunuzun da bir birey olduğunu, size ait olmadığını, nasıl geçtiğini anlamayacağınız bir zaman içerisinde kendi hayatını kurmak isteyeceğini ve çok küçük yaşlardan itibaren kendi kararlarını alabilecek kişiliğe sahip olduğunu unutmayın.

    Mutlu yarınlara!

    sosyal gelişim, çocukta sosyal beceriler, çevresel etkileşim, çocuğun birey olması, aile içi iletişim
  • Haziran 11, 2025

    Her anne baba çocuğuna en güzel alışkanları kazandırmak ister; en yetenekli, en başarılı, en saygılı, en…. En’lerin sonu gelmez. Ama bu davranış hali çocuklarımızın psikolojisi için oldukça sakıncalıdır.

    Ebeveynler, çocuklarının ne kadar erken konuştuğuyla ya da ne kadar erken çişini kakasını söylediğiyle övünür. Oysa ki bazı becerilerin kazanılabilmesi için çocuğunuzun belli bir olgunluk düzeyine erişmiş olması gerekir. Tuvalet alışkanlığı da bu becerilerden biridir.

    Tuvalet eğitiminin sağlıklı bir şekilde yürüyebilmesi için çocuğunuzun belli bir biyolojik olgunluğa erişmiş olması yani kas kontrolünü sağlayabilmesi gerekir. Bu koşullar ortalama 18. ayda tamamlanır, yani tuvalet eğitimi için doğru dönem 18.aydan sonradır. Bu evreden sonra çocuğunuz idrar kesesini kontrol etmeyi başarabilir ve bu durum tuvalet eğitiminin başarılı sonuçlanmasını sağlar.

    Peki, tuvalet alışkanlığını nasıl kazandırabilirim?

    Bebekler idrar kesesinin kaslarını kontrol etmeyi bilmediği için idrar kesesi dolmadan sık sık çiş yaparlar, sık sık bebek bezi değiştirmek bu nedenledir. 18.aydan sonra bebeğiniz için evin düzenini ve hijyen koşullarını sağlayıp lazımlık ile destek olmalısınız.

    Annenin bu evrede sinirli olmaması, çocuğa bir an önce öğrenmesi gerektiğini asabi bir şekilde söylemesi çocuğun kişiliğinde ciddi tahribatlara neden olacak ve sürece pozitif değil negatif bir etki sağlayacaktır.

    Bazı çocuklar bu dönemde çişini yaptıktan sonra haber verir, böyle bir çocuğunuz var ise ona övgülerle destek verirseniz bu davranış çişi gelmeden hissederek önceden haber vermeye dönüşecektir.

    Yapılan araştırmalarda çocukların 2 yaşlarında tuvaletleri geldiği anda haber verdiklerini, 2,5 yaşına doğru ise tuvalete doğrudan kendilerinin gittiğini göstermektedir. Ancak hijyen konusunda ailelerine ihtiyaç duyacakları için temizlik aşamasında ebeveynlerini çağırırlar. Bu evrede çocuğuna karşı takınacağınız tavır çok önemlidir; sakin, kararlı ve yüreklendirici bir tutum içinde olmanız çok önemlidir.

    Bu yaşlarda çocuklar oyuna dalıp çişini kakasını haber vermeyi unutabilir, böyle durumlarda ona asla kızmamalı ve anlayışlı davranmalısınız. Sakin bir şekilde haber vermesi gerektiğini, bu şekilde oyununa devam edebileceğini anlatmalısınız.

    Anahtar kelimeler; anlayış ve sevgi ?

    Mutlu yarınlara! ?

    tuvalet eğitimi, tuvalet alışkanlığı, biyolojik olgunluk, ebeveyn tutumu, anlayışlı yaklaşım, erken tuvalet eğitimi riskleri
  • Haziran 11, 2025

    Her insan için özgüven çok önemlidir, aldığı kararları, hayallerini ya da düşündüklerini söyleyebilmelerini başarabilmek için cesaret veren önemli bir güçtür. Kendi kararlarını olumlu değerlendiren, kendine karşı saygısı ve inancı olan, kendini seven, kendisiyle barışık, özelliklerinin farkında olan ve kendisini her haliyle beğenen, olduğu gibi kabul eden bir kişi özgüven sahibi demektir. Kendisinden şüphe duymayan, pasif olmayan, boyun eğmeyen, her şeye aşırı uyum göstermeyen, yalnızlığa ya da eleştirilere karşı aşırı hassasiyet duymayan, güvensizlik problemi yaşamayan, depresyon ya da aşağılık kompleksi belirtileri göstermeyen, sevildiğini hissetmek zorunda hissetmeyen kişi özgüven sahibidir.

    Özgüven, küçük yaşlarda temeli atılması gereken bir kavramdır. Yapılan araştırmalarda, özgüven sahibi bir çocuk ile özgüveni olmayan bir çocuk arasında çocukluk dönemi hatıraları arasında ciddi farklar görünmektedir.

    Peki, bu durum nasıl oluşur?

    Çocukların özgüven kazanmasında ailelerin tutumu ve arkadaşlarının rolü çok büyüktür. Çocuğun “benlik” algısının oluşması, ailesinin ve çevresinin tepkileriyle doğru orantılıdır.

    Ailelerin aşırı korumacı rolü, çocuklarda özgüven sorunun en baş sebeplerinden biridir. İyi niyetli olunsa da her şeyden korumaya çalışmak, aşırı sevgi ve ilgi göstermek çocuklara iyilikten ziyade zarar vermektedir. Bu davranışlar devam ettikçe çocuk her şeyin aile tarafından yapılmasına alışmış, sorumluluk almaktan kaçınan, ebeveynlerine bağımlı, herhangi bir problem ile karşı karşıya kaldığında nasıl çözmesi gerektiğini bilemeyen bir çocuğa dönüşecektir.

    Bu durumu çözebilmek için neler yapmalı?

    -Sanıldığının aksine her birey küçük yaşlardan itibaren kendi yaşamını kontrol edebilir, verdiği kararların ve davranışlarının sorumluluğunu alabilir. Buna kendinizi ikna etmeli ve aşırı korumacı tavırlarınızdan vazgeçmelisiniz.

    -Çocuğunuza herhangi bir şeyi başarabileceği imajını vermelisiniz.

    -Aşırı mükemmeliyetçilik beklemek de, çocukta özgüven eksikliğinin oluşmasında çok sık karşılaşılan bir konudur. Çocukların sizin tecrübelerinize göre hareket edip kusursuz iş yapmasını beklemek en büyük hatadır. Unutmayın ki, hiç kimse başkasının deneyimiyle hayatını sürdüremez. Çocuğunuzun hata yapmasına ve kendi kendine öğrenmesine izin vermelisiniz.

    -Çocuğunuzu başkalarının çocuğuyla asla kıyaslamayın. Hedef kimseyle bir yarış içine girmesi değil akıl sağlığı yerinde olan, kendine yetmeyi bilen, çevresine yararlı, hayvanları seven, çevreyi koruyan, saygılı bir birey olmasıdır.

    Mutlu yarınlara!

    özgüven gelişimi, çocukta özgüven, çocukta sorumluluk duygusu, çocuk kıyaslaması, özgüven eksikliği nedenleri
  • Haziran 11, 2025

    Çocuklar için 2 yaş sıkıntılı bir süreçtir, kendisini yeni fark etmeye başladığı, birey olduğunu algıladığı, her konuda herkese söz geçirmeye çalıştığı, arkadaşlarına ya da anne babaya vurma isteği duyabildiği, yemek yemeye direnme, uyku uyumam, söz dinlememe gibi davranışlar sergilediği, oyuncaklarını yere attığı ya da bilinçli bir şekilde kendini yere attığı gözlenebilir. Önemli olan, anne baba olarak bu sürecin geçici olduğunu bilerek sabırla yaklaşmanızdır. Sizi ne kadar sinirlendirse de hiç dinlenemediğiniz soluksuz günler yaşatsa da bu dönemin geçici olduğunu bilmelisiniz.

    “Bu dönem ile nasıl başa çıkılır, neler yapmalıyız” derseniz sizin için birkaç önerimiz var;

    -Çocuğunuzu engellemeye çalışmayın, bu evrede çocuğunuza kullanacağınız “hayır” kelimesi kişiliğinin oluşmasında olumsuz etki yapacaktır.

    -Onunla inatlaşmayın, herhangi bir konuda inatlaştığınızda “kendisini öfke veya inat” konusunda kontrol edemediği için tepkilerini kontrol edemeyebilir.

    -Dokunduğu şeylere dokunmasını engellemeyin, kendi sonuçları ile kendisi yüzleşmelidir. Bu yaşta edinilen tecrübeler ileriki yaşlarda çocuğunuzun içe dönük olmasını engelleyecek ve özgüven sahibi biri olmasını sağlayacaktır.

    -Bol bol dışarı çıkarın, enerjisini sizinle inatlaşma ya da huysuzluk yapma gibi olumsuz şeylere harcamasındansa koşup oynamaya harcaması gün içinde sizinle daha uyumlu ve mutlu olmasını sağlayacaktır.

    -Yapmasını istemediğiniz bir davranışla karşılaştığınızda uzun uzun açıklama yapmanız işe yaramayacaktır. Bunun yerine ilgisini başka yöne çekmek en doğru davranıştır. Örneğin, çocuğunuz yemek yemek istemiyorsa bunu bir oyun haline getirebilirsiniz. Bir elmayı ya da armudu bir kukla haline getirebilir, ona bir karakter yükleyip bir masal kahramanı yapabilirsiniz. Birlikte ona yemek yedirmeye çalışabilirsiniz. Zamanla masalların için o karakterin arkadaşı olarak onu da hikayelerinize dahil edebilirsiniz. Aynısı uyku uyumama isteği için de kurgulanabilir.

    -Çocuğunuzun huysuz ya da kötü bir çocuk olduğunu asla düşünmeyin. Dünyaya ayak uydurmaya, bedenine ve size uyum sağlamaya çalışan bir birey olduğunu hatırlayıp ona destek olmalısınız. Bu süreçte göstereceğiniz sabırlı davranışların meyvesini 3 yaş sonrasında alacağınızı söyleyelim. Çünkü 3 yaşından sonra sizin ve dünyanın kurallarınıza uyum sağlamaya başlayacak ve buna göre gelişim gösterecektir.

    Bu durumu bir problem olarak görmek yerine size ihtiyacı olan bir dönem olarak görürseniz daha kolay atlatacağınızdan eminiz.

    Mutlu yarınlara!

    2 yaş sendromu, çocuklarda inat, birey olma süreci, özgüven gelişimi, ebeveyn desteği, 3 yaş sonrası uyum
  • Haziran 11, 2025

    Neredeyse tüm çocukların belli bir dönemde gösterdiği inatçı davranışlarla nasıl başa çıkacağınızı bilmiyorsanız bu yazıyı okumalısınız.

    Çocuğunuz söylediğiniz herşeye “hayır” diyorsa endişelenmeyin, bunu yaşayan milyonlarca anneden birisiniz. Her gelişim döneminde görülebilen inatçı davranışlar, çocuğun birey olduğunu fark etmeye başladığı anda başlar ve bağımsızlığını ortaya koymaya başlar. Hatta bazen kimlik arayışı dönemi olan ergenlik döneminde daha ileri boyutlara gidebilir.

    Çocuklar özellikle 2-4 yaş arasında kendisini, birey olduğunu anlamaya başladığı için bu dönemlerde bilinçli olarak “hayır” demeye başlayacaktır. Birkaç yıl öncesinde tüm ihtiyaçları için anne babaya muhtaç durumda olan bu küçük varlığın nasıl olur da kendi kararlarını verebildiğini, kendisine “hayır” diyebildiğini kabul etmek zor olabilir. Ancak çocuk bu yaşlardan itibaren kendi seçimlerini yapma eğilimi gösterdiği için aslında O’nu yetenekli olarak değerlendirmelisiniz.

    Bazen neyi isteyip istemediğine tam olarak karar veremediğini, keyfi olarak da “hayır” dediğini görebilirsiniz. Bu durumlarda anne baba ile çocuk arasında yaşanan iç çatışmalara dikkat etmelisiniz. Genelde “ben” odaklı düşünmesinin, dünyanın kendi etrafında dönmesini istemesinin sonuçları olarak ortaya çıkan bu egoist davranışlar, küçük kurallarla zaman içinde kaybolabilmektedir.

    Her çocukta yaşanabilen, küçük yaşlarda başlayan bu durumun, ebeveynler ile çocuk arasındaki iletişimsizlikten kaynaklandığını kabullenmeli ve kısır döngüye dönüşmeden çözmelisiniz.

    Peki, ne yapmalı?

    Çocuklar sizin ne kadar tutarlı olduğunuzu test etmeye bayılır, bu yüzden sınırlarınızı belli etmeli ve sınırlarınız konusunda istikrarlı olmalısınız.

    Eğer evde herhangi bir konu için bir kural konulacak ise bunu birlikte düşünmeniz, kendisinin de birey olarak algılandığını ve fikirlerinin ebeveynlerce değerli bulunduğunu hissettirecektir.

    Kurallar kendisi için olduğu kadar sizin için de geçerli olmalıdır. Bunu görmek, karakterinde yumuşamayı sağlayacaktır.

    Bir konuda çocuğunuza “hayır” diyorsanız nedenini açıklamalı ve mümkünse alternatif bir şey sunmalısınız. Önemsendiğini hissetmesi, sebepli sebepsiz “hayır” çıkışlarını azaltacak ve zamanla tamamen ortadan kaldıracak kadar etkili bir histir.

    En önemlisi de “ben sana öyle yap demedim”, “benim dediğim gibi yapacaksın” gibi cümlelerden ya da aile sohbetlerinizde “benim çocuğum benim sözümü dinler” gibi cümlelerden uzak durmalısınız. Özgüveni kırılmayacak şekilde kurallar koymalısınız, herhangi bir şey yapacağı zaman nedeni bildiği kurallar çerçevesinde hareket etmesini sağlamak en kesin çözümdür.

    inatçı davranışlar, çocuklarda inat, hayır deme davranışı, ebeveyn-çocuk iletişimi, çocuk terbiyesi, aile içi iletişim, Çocuk psikolojisi
  • Mayıs 30, 2025

    Tüm bebekler annelerine bağlıdır, kokusuna, varlığına, sesine her şeyden çok ihtiyaç duyarlar. Bazı bebekler ise özellikle 1 yaşını doldurduktan sonra annelerine olan bağlılıklarını kontrol edemeyebilirler. Anne tuvalete ya da duş almaya gittiğinde kapının önünde ağlama krizlerine varan boyutlara dahi gelebilir. Uyuyor dahi olsa, büyükannesine bırakıp markete gitmek istediğinizde çocuğunuz hissetmiş gibi kalkıp ağlama seanslarına başlayabilir.

    Peki, bu durum normal midir, bu durumu aşmak için ne yapmak gerekir?

    En baskın olarak 2. yaştan itibaren görülen bu anneden ayrılma korkusunu normal görmek ve sağlıklı gelişimin bir parçası olarak değerlendirmek gerekir. Ancak bu bakış açısı, konunun ciddi olmadığını göstermez. Bu konuyu aşmak için çocuğun endişelerini anlamaya çalışmak ve doğru adımları atmak önemlidir.

    Çocuğunuz sizden ayrılma korkusu yaşıyorsa nasıl davranmalısınız?

    Aslında daha ilk baştan itibaren çocuğunuzu ayrılma konusuna alıştırmalısınız. Her an yanında olamayacağınızı, O’nu çok sevdiğinizi, işiniz biter bitmez kendisi ile vakit geçirmek istediğinizi açıklamalısınız. Örneğin; “ben şu işlerimi halledip döneceğim. Bir aksilik olmaz ise şu saate kadar döneceğim. Bu süre içinde anneanneni (ya da kiminle bırakıyorsanız) üzme, olur mu? Döndüğümde sana neler aldığımı göstereceğim” gibi açıklamalar yapmalısınız. Bu açıklamalar başlarda çok etkili olmayacaktır ve çocuk ayrılık zamanı şiddetli ağlama krizleri geçirebilir.

    Fakat ebeveyn döneceği hakkında söz vermeli ve evden çıkış seremonisini uzatmadan ayrılmalıdır. Döndüğünüzde ise, çıkmadan önce yaptığınız konuşmayı hatırlatarak sözünüzde durduğunuzu hatırlatmanız sonraki süreçlerde size güvenmesini sağlayacaktır. İlave olarak, evden çıktığınızda çocuğunuzla birlikte bıraktığınız kişinin çocuğunuza tutumu da sizi destekler nitelikte olmalıdır. Sizin işinizin olduğunu, halleder halletmez geri döneceğini ve bu süreyi zarfında örneğin uyuyarak ya da sevdiği bir çizgi filmi izleyerek veya oyun oynayarak daha çabuk geçirebileceği sevecek bir dille anlatmalı ve sevgi dolu bir şekilde çocuğu kucaklamalıdır.

    Nasıl tedavi edilebilir?

    Tedavinin ilk adımı, çocuğunuz fark etmeden çıkmaya çalışmaktan vazgeçmektir. Böyle durumlarda, çocuk anneye olan güvenini kaybetmektedir. Annenin ne zaman geleceğini bilmediği için evin içindeki ufak ayrılıklarda bile (banyo, wc) ciddi tepkiler koymaya başlayacaktır. Çocuğunuzun terkedilme korkusunu tetikleyen bu davranışınızın yerine çıkacağınızı O’ nunla paylaşıp anlayış göstermesini istemelisiniz. Mümkünse başlangıç ayrılıklarının süresini zamanla artırmalısınız. Dönüşünüzde O’nunla daha fazla vakit geçirerek, sevdiği oyunlar oynayarak kısacası keyifli vakit geçirerek bilinç altında gidişinizin dönüşünde O’nun için keyifli anlar yattığını özümsetebilirsiniz.

    Anne bağlılığı, Ayrılma kaygısı, Sağlıklı bağlanma, Çocuk gelişimi, Ebeveyn-çocuk ilişkisi, Çocuğa açıklama yapmak, Duygusal gelişim, Kaygıyı azaltmak
  • Mayıs 30, 2025

    Çalışan anneler için, bebeğinin doğru ellere emanet edilmesi, çalışma hayatının sürdürülebilmesi ve aile hayatı için önemli bir yere sahiptir. Bebeğinize, sizin kadar iyi bakabilecek, yemek yemediği zaman üzülecek, uyku düzeninin oluşturulması için çabalayacak, tehlikelerden esirgeyecek bir bakıcı bulmak, günümüzün en büyük problemlerinden biridir, her iki ebeveynin de çalıştığı aileler için.

    Peki, 9 ay büyük zorluklarla karnınızda taşıdığınız ve doğduğu andan itibaren yanınızdan ayırmak istemediğiniz minik meleğinizi bakıcıya nasıl teslim edeceksiniz?

    Çalışan annelerin en büyük endişelerinden biri de çocuğunu bir başkasına teslim etmektir. Çalıştığı süre zarfında bebeğinize bakacak olan kişide hangi özellikler olmalı, bu özellikler çocuğunuzu nasıl etkileyecek gibi soruların yanıtlarını vermeye çalıştığımız yazımızda annelerimizin endişelerini bir nebze de olsa dindirmeye çalışacağız.

    Bebeğin özellikle ilk yılında annenin yanında olması, beslenme, temizlik, sevgi ve ilgi gibi temel ihtiyaçlarının direk anne tarafından karşılanması gerekse de çalışan anneler için bu durum mümkün olmuyor. Böyle bir durumda, bebeğin kendisiyle düzenli ilgilenebilecek ve ilişki kurabilecek bir kişiye bırakılması gerekiyor. Çünkü bu erken dönemlerde bebekler, kendisini ve dış dünyayı algılayabilmesini bu ilişki üzerinden gerçekleştiriyor.

    Bebek bakıcısının sakin, huzurlu, sabırlı, sevecen, hayat dolu, çocukları seven, dürüst ve kalıcı olması çok önemlidir. Bakıcının eğitim durumu bu özelliklerden sonra gelmektedir. Bebeklik döneminde sevecen ve sıcak bir ilişkinin kurulması, bebeğinizin ihtiyacı olan en temel ihtiyacıdır. Bu özelliklere sahip olan bir bakıcı zaten çocuğunuzun öğrenme koşullarını doğru yönlendirecektir.

    Bazen daha eğitimli bakıcılar tercih edilse de çocukların ilk 3 yılda doğal öğrenme ortamının yaratılması daha doğrudur. Çocuk zaten bu süre içerisinde çevre koşulları uygun olduğunda, yeterli zihinsel beceri gelişimi ve oyun malzemeleri sunulduğunda çevreyi keşfedecek ve gelişim basamaklarını rahatça ilerleyecektir.

    Bebek bakıcısının acil durumlarda ya da stresli bir durum karşısında nasıl tepki verdiğini, olumsuz bir durum karşısında kızdığında ne yaptığını, neden bebek bakıcısı olmak istediğini, bu işi ne kadar süreyle yapmak istediğini, tahammülünün sınırlarını, kendi aile yapısını, varsa çocukları ve eşi ile olan iletişiminin nasıl olduğunu öğrenmeniz çok önemli.

    Bu sorulara yanıt verirken sizinle iletişim kurma yöntemine, beden diline, bebeğinizle olan ilk temasına dikkat etmelisiniz.

    Mutlu yarınlara!

    Çalışan anne, Bakıcı seçimi, Bakıcı özellikleri, Anne endişesi, Bebek–bakıcı ilişkisi, Eğitimli bakıcı, Aile yapısı, Sorumluluk bilinci, Çocuk sevgisi
  • Mayıs 30, 2025

    Her canlı doğduğunda korku nedir bilmez!

    Korku, doğduğumuz ailede öğrenilir, ailenin geleneklerine, hayata bakışına, vizyonuna ve daha birçok değişkene bağlı olarak çocuklara aktarılır. Çoğu aile, çocuklarını terbiye etmek, uslu durmasını sağlamak gibi nedenler için çeşitli şeylerle korkutur, bazen bir masalla, bazen sevmediği şeylerin başına geleceğini söyleyerek, bazen aç ya da yalnız kalacağını hatırlatarak. Çoğu zaman bilinçsizce kullanılan korku unsuru, çocuklarımızda kişilik bozukluklarına, özgüven kaybına, yetersizlik hissine sebep olur.

    Aslında korku temelde 2 amaca hizmet eder, biri konsantrasyon diğeri ise harekete geçirme özelliğidir. Bu iki unsur, çocuğun yetişkin olduğunda da ihtiyacı olan konulardır. Çocuk ani bir durum oluştuğunda örneğin şimşek çaktığında ya da yüksek sesli bir durum oluştuğunda çevresine dikkat kesilir ve konsantrasyonunu sağlamış olur.  Ya da değerlendirmesi sonrasında o ortamdan kaçmasına yani harekete geçmesine neden olabilir.

    Ancak, çocuklarımıza kontrolümüz dışında aşılanan ve kişiliği için tehlike oluşturabilecek korkuları kontrol altına almayı ve bunu nasıl yapacağını O’na da öğretmeliyiz.

    Çocuklarımıza korkuyu kontrol altına almaları konusunda nasıl eğitebiliriz?

    1-Bir konunun üzerine gitmesini ya da o şeyden vazgeçmesini istediğinizde yapacağınız açıklamalar gerçeğe dayanmalı; sırf onları vazgeçirmek için ya da yüreklendirmek için mesnetsiz sebepler sunmak yerine o şeyin neden olmaması gerektiğini, neden yapmaması gerektiğini açıklamaya çalışın. Neden korktuğunu anlatmasına izin verin, önsezilerini küçümsemeyin. Sabırla dinleyin ve konunun üzerinde durun.

    2-Herhangi bir korkusunu fark ettiğinizde neden kendini güvende hissetmediğini, korkusunu yenebilmek için nasıl bir ortama ihtiyaç duyduğunu birlikte düşünün.

    3-Eğer korktuğu şey bir hayal ürünü ise bunu ona incitmeden anlatmalısınız. Kendinizden ve kendi küçüklüğünüzden vereceğiniz örneklerle korkusunu kontrol altına alabileceğini anlatın.

    4-Siz yanınızda olmadığınız zamanlarda edinebileceği farklı korkular için hayal dünyasında çözüm üretmesine yardımcı olun. Örneğin; gece rüyasında korkup size seslendiğinde ve sesini duyuramadığında çocuğunuz bu korkusuyla nasıl baş edeceğini biliyor mu? Örnekleme yapmalısınız, örneğin “eğer …….. olsaydı ne yapardın?” gibi sorularla o an geldiğinde ne yapabileceğini, bu durumla nasıl baş edeceğini düşünmesini sağlayın.

    Çocuklarımızın kendilerini koruyabilmeleri için korkuya gereksinimleri elzemdir ve çocuklarımız için korkusuz bir dünya yaratmamız mümkün değildir ancak önemli olan korku ile nasıl başa çıkabileceklerini öğretmektir.

    Mutlu yarınlara!

    Korku, Çocuk eğitimi, Özgüven kaybı, Kişilik gelişimi, Harekete geçme, Pedagojik yaklaşım, Gerçek temelli açıklama, Hayal ürünü korkular
  • Mayıs 30, 2025

    Bebek arabası, bebek beşiği, ana kucağı, oto koltuğu gibi ürünleri almak ciddi bir araştırma gerektirir. Çok fazla seçenek arasından bebeğinize göre olanı bulmak, rahat edebileceği, aynı zamanda ekonomik olan ürünü bulmak uzun süren bir araştırma gerektirebilir. Özellikle de bu ve benzeri ürünlerin birkaç nesil büyütmesi istendiğinden kalitenin ön planda tutulması, uzun vadeli ekonomi için elzemdir.

    Bu yazımızda bebek arabası alırken en çok hangi konuları göz önünde bulundurmanız konusunda birkaç öneri sunmak istedik;

    1-Tasarımı, rengi hatta markası bile güvenlik özellikleri kadar önemli değildir. Minik yavrunuzu taşıyacak olan bu önemli aracın her şeyden önce güvenlikli olması gerekir.

    2-Bebeğinizi arabaya koyduğunuzda emniyet kemerini rahatça bağlayabilmelisiniz ve emniyet kemeri beş noktadan bağlanabilmelidir.

    3-Tekerleklerin boyutu çok önemlidir. Çapının büyük ve içinin hava dolu olmasına bilhassa özen göstermelisiniz.

    4-Her zaman iki elinizle kuramayabilirsiniz, yani kucağınızda bebeğiniz varken bile tek elle açılıp kapanabilmelidir.

    5-Yolda ne ile karşılaşacağınız belli olmaz, en çok eğimli yerlerde işinize yarayacak bir konu olan arka tekerlekte fren sisteminin olmasına dikkat etmelisiniz.

    6-Arabanın kumaş kısmının bebeğinizin cildine zarar vermeyecek bir kumaş olmasına dikkat etmelisiniz, yaz sıcağında terletmemeli, kış soğuğunda üşütmemelidir. Eğer arabanın güneşlik kısmı var ise bu kısımda bebeğinizin direk olarak Güneş ışığından etkilenmemesi için UV filtreli olmasına özen göstermelisiniz.

    7-Uzun gezilerde dahi sizi yormayacak bir kolaylıkta sürüş keyfi yaşatmalıdır.

    8-Bebeğinizin engebeli yollarda sarsılmasını engelleyecek yaylanma ya da süspansiyon sisteminin olması gerekir.

    9-Annelerin bebekleriyle birlikte çıkacağı alışverişlerde en çok kullandığı alt sepet kısmının mümkün olduğunda geniş olmasına dikkat etmelisiniz.

    10-Katlandığında arabanın bagajına sığabilecek bir büyüklükte olmalıdır.

    11-Bebeğiniz gezintiniz sırasında etrafı izlemek istediğinde, sırt kısmının rahatça kalkabilmesi ve bu alanın bebeğinizin omurga yapısına uygun olması çok önemlidir.

    Bu özellikler çerçevesinde kaliteden ödün vermeden bütçenize uygun bir bebek arabasını bebeklikten itibaren 3-4 yaşına kadar rahatlıkla kullanabilir ve birkaç nesil daha büyütebilirsiniz.

    Mutlu yarınlara!

    Bebek arabası, Bebek beşiği, Cilt dostu kumaş, Terletmeyen kumaş, Bagaja sığma, Dayanıklılık, Uzun ömürlü kullanım
  • Mayıs 30, 2025

    Anne olmak, çocuğu için sürekli hayal kurmaktır aslında. Her şeyin en güzelini o yapsın, her şeyi o başarsın isteriz. Sınıfının en başarılı çocuğu olsun, arkadaşları arasında en çok sevilen O olsun, en güzel okullara gidip en güzel hayatı yaşasın… Her şeyin “en” i O’ nun olsun isteriz. Hele ki bir de çocuğumuz sporla ilgileniyorsa bu dayanılmaz güzel bir histir. O’ nu bedenine saygı gösterirken, sağlıklı yaşamaya gayret ederken görmek inanılmaz güzel ve gurur duyulacak bir konudur.

    Bunun bir üst noktası ise sizin de O’ nunla birlikte spor yapmanız, tuttuğu takımın oyuncularını biliyor olmanız ve hatta maçları hakkında kritik yapmanız, sizin olduğu kadar çocuğunuz için de inanılmaz bir mutluluktur.

    Çocuğunu kendi hayatı akışında yalnız bırakmaktan ziyade, sahip olduğu bu sağlıklı hobisi hakkında O’nunla sohbet etmek, sohbet ederken yalnızca O’nu dinlemekten ziyade konu hakkında bilgi sahibi olarak konuşmak hayal bile edemeyeceğiniz bir mutluluktur, O’nun için. O takımını tuttuğu futbol takımının son maçını izlerken, yanında huzursuz bir şekilde oturup “bir an önce bitsin de başka kanala geçeyim” hissini vermekten ziyade, birlikte eğlendiği, izlediği şey hakkında tartışıp fikir alışverişi yaptığı bir anneye sahip olmak, sizi çocuğunuzun gözünde “cool anne” yapar.

    Spordan hoşlanmayan bir çocuğunuz var ise önce onları alıştırmalısınız. Spor yapan bir oyuncak bebek ya da mekik çeken göbüşlü bir ayıcık belki de ip atlayan bir tavşan işinizi çözebilir. Bu oyuncaklarla oynarken sizi de günün belli bir saatinde spor yaparken gören bir çocuk mutlaka zaman içinde sizin gibi spora yönelecektir. Aranızda ufak yarışlar düzenleyerek spora alışmasını, sporu bir yaşam biçimi olarak benimsemesini sağlayabilirsiniz.

    Anneler olarak, küçük yaşlardan itibaren çocuklarımıza kazandırmak istediğimiz alışkanlıkları dikkatlice seçmeli ve O’nlar için sağlıklı olacağını düşündüğümüz alışkanlıkları baskıcı bir şekilde değil “sürece dahil olarak” kazandırmalıyız.

    Mutlu yarınlara!

    Anne olmak, Hayal kurmak, Sağlıklı yaşam, Spor yapan çocuk, Ebeveyn katılımı, Spor alışkanlığı, Çocukla spor yapmak, Yaşam biçimi olarak spor
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı