ORGANICKID BLOG

  • Mayıs 30, 2025

    Anne baba olmak defalarca düşünülmesi gereken ve pek çok açıdan ciddi sonuçlar doğurabilecek bir konu. Her şeyden önce ruhsal ve maddi açıdan iyi kurgulanması ve analiz edilmesi gerektiğine inandığımız bir konu.

    Doğurmakla bitmeyen, aksine nefes almaya başladığı anda her geçen gün sorumluluklarınızın artacağı bir hayat anlamına gelen “anne baba olma kararı” hem sizin hem de çocuğunuzun hayatı için ciddi bir karardır. Neden anne baba olmak istediğinizle başlayarak plan yapabilirsiniz. Bazı durumlarda evliliği kurtaracağı düşünülen çocuk kararı, çoğunlukla ebeveynlerden yalnızca biriyle büyüyen ve ayrılmış çiftlerin arasında mekik dokuyan bir çocuk demek olabiliyor. Bazen ise evliliğin “aile” olabilmesi için olmazsa olmaz bir koşulu olarak görülüyor ve çevre dayatması ile anne baba olmanız gerektiği ifade ediliyor..

    Ancak anne baba olmak bunların hiçbiri ile alınabilecek bir karar değildir! Anne baba olmak için sebeplerinizi iyi belirlemeli ve bu sebeplerin geri kalan hayatınızda yaşayacağınız değişiklikler için “gerçek nedenler” olup olmadığı iyi analiz etmelisiniz.

    Anne baba olmaya gerçekten hazır olup olmadığınızı, bir heves olup olmadığı anlamak için birkaç soru hazırladık;

    Kendinizden başka bir canlıya “o kendisini idame ettirmeyi başarana kadar” bakabileceğinizi, bu sorumluluğu her koşulda alabileceğinizi düşünüyor musunuz?

    Eşinizin sizinle aynı şeyi aynı oranda istediğinden emin misiniz? İlişkinize ve ya çocuk isteğine en ufak bir şüphe olmadan inanıyor musunuz?

    Var olan bütün kötü alışkanlıklarınızı bırakmaya, bebeğiniz rahminize düştüğü andan itibaren kendinize eskisinden çok daha iyi bakmaya, sürekli okuyup öğrenmeye açık olmaya, vücudunuzun şeklinin bozulabileceğine hazır mısınız?

    Bebeğiniz dünyaya geldiği andan itibaren siz mutsuz olsanız dahi onun için mutlu ve güçlü olmak zorunda olduğunuza hazır mısınız?

    Kariyeriniz, gelecek planlarınız için bebeğinizin olması sizi nasıl etkileyecek? Onu siz mi büyüteceksiniz, bir başkası mı?

    Kendinizi ve eşinizi bir canlının sorumluluğunu alabilecek olgunlukta görüyor musunuz?

    Çocuktan neler beklediğiniz, “anne baba olmak” kavramına nasıl bir anlam yüklediğiniz ya da nasıl bir çocuk yetiştireceğiniz konusunda eşinizle aynı bakış açısına sahip misiniz?

    Bu sorular üzerinde fazlaca düşünülmesi, ileride yaşayabileceğiniz sorunlar için can kurtaran özelliğindedir. Eğer bu sorulardan 1 tanesine bile olumsuz cevap veriyorsanız tekrar tekrar düşünmelisiniz. Aksi takdirde hem kendiniz çocuğunuz için mutsuz bir hayat hazırlamış olursunuz.

    Anne baba olmak, Sorumluluk, Ebeveynlik, Çocukla evlilik kurtarma, Bilinçli ebeveynlik, Çocuk yetiştirme, Duygusal dayanıklılık
  • Mayıs 30, 2025

    Ekim ayında doğan bebekler çok özeldir. Neden mi?

    Mesela onları ayırt etmek çok kolaydır, bir doktora gittiğinizde ilgiyi en çok üzerinde toplayan bebeği bulduğunuzda Terazi bebeğini buldunuz demektir! Etrafa yaydığı sıcacık enerji ve dayanılmaz gülümselemelerin cazibesine kendinizi kaptırmanız kaçınılmazdır. Gördüğünüz ilk andan itibaren Terazi bebekleri sizi etkilemeyi başarır, en katı kalbi bile etkileyen, çocuklara arası iyi olmayanları bile başta göz ucuyla çeken sonra usul usul yanına çeken bu minik kurabiyeler, saf sevginin timsalidir. Etrafı kalabalık bir bebek gördüğünüzde bilin ki bir Terazi bebeğine yaklaşıyorsunuz :)

    Prensesiniz büyüdükçe sosyal bir çevre konusundaki becerisini ortaya koyacak ve arkadaşları ile uyum içinde davranacaktır. Arkadaş grubu içinde anlaşmazlıkları çözme konusunda doğuştan bir yeteneği olduğunu fark edeceksiniz. Bu yüzden ileriki yaşlarında seçeceği meslekler arasında avukat, hakim, arabulucu gibi işler yer alabilir.

    İlerleyen yıllarında kendilerine çok değer verdiklerini göreceksiniz, iyi hissetmeyi severler, rahatına ve giysilerine düşkündür. Şık bir odada temiz ve yüksek standartlarda yaşamayı sever. İlginç olan, bulunduğu ortamı manipüle etmeyi ve bunu hiç fark ettirmeden yapmayı çok iyi başarır. İşin zor olan kısmı ise gülümseme ile elde ettiği şeyleri fark edince bunu size karşı kullanacak olmasıdır.

    Terazi burcundaki kız bebekler, oyuncak seçimlerinde, yemek tercihlerinde ve hatta giysilerinde bile kendi seçimlerini yapmayı severler. Bu kararlılıklarına rağmen ileriki yıllarında bazen hangi çorabı giyeceklerine bile karar veremeyebilirler, bu ilginize ihtiyaç duymalarından kaynaklanır. Genel olarak, herhangi bir karar vermeden önce her şeyi en ince ayrıntısına kadar ölçüp biçmek konusunda saplantılıdırlar.

    Bunun yanı sıra, Terazi burcundaki kız bebekler en çabuk konuşmayı başaran bebeklerdir. Konuşmayı ve sosyalleşmeyi çok severler. Bu yüzden, zaman ilerledikçe oyuna çağıran arkadaşlarının sayısı gittikçe artacaktır, kendinizi hazırlamanızı öneririz J

    Küçük yaşlarına rağmen renkli giysileri tercih edeceklerdir, ona sık sık yeni kıyafetler alırken kendinizi bulursanız şaşırmayın! Birlikte yaşamaktan çok keyif alacağınız, hayatınıza renk katacak olan bu minik nefes sizi çok eğlendirecek!

    Mutlu yarınlara!

    Ekim bebekleri, Kız bebek, Sosyal beceriler, Kendine değer verme, Renkli giysiler, Hayata renk katmak
  • Mayıs 30, 2025

    Günümüz koşturmalarında aile bireyleri arasındaki iletişimde ciddi bir eksilme söz konusu. Çoğu zaman işten arta kalan zamanlarda anne baba olarak zaman ayırmamız gereken çokça konu olduğundan çocuklarımızı listenin sonlarına ötelemek zorunda kalıyoruz. Geçmişe oranla hızla artan iletişim kanalları da çocuklarımıza ayırmamız gereken zamandan çalmakta.

    İşin başarılması ve kabul edilmesi zor olan noktası ise, çocuklarımızın arkadaştan önce anne babaya ihtiyaç duymasıdır. Aileden öğrendiği doğruyu seçme, yanlışı ayırt etme bilinci ile arkadaş seçmesi gerekirken kısıtlı zamanı efektif kullanmak isteyen anne babalar bu dilimleri arkadaşları ile geçirmelerine yönlendirmektedir.

    Daha da ötesi, günlük işlerimizi kolaylaştıran, zaman kazandıran teknolojik gelişmelerin aile hayatından da önce bireysel olarak da bazı iletişim hastalıklarına sebebiyet vermektedir. Özellikle teknoloji kökenli iletişim sorunları nedeniyle bireyler mutsuz, yıpranmış ve yıpratan bir kişiliğe sahip oluyor. Bu ruh haline sahip olan anne babalar ise çocuklarına karşı toleransı düşük, algısı kapalı, anlayışsız bireyler haline dönüşüyor.

    İletişimin ailede başladığı göz önünde bulundurulursa böylesi bir ortamda yetişen çocuklar arkadaş edinmesinden okuldaki başarısına kadar birçok konuda ciddi sorunlar yaşıyor. Aile içindeki iletişim ne kadar kopuksa çocuk kendini o kadar dışlanmış ve yalnız hissediyor ve kendi yaş grubundaki çocuklarla kuracağı iletişimde zorluklar yaşıyor.

    Bu tür sorunları yaşamamak için ebeveynler öncelikli olarak aile içi iletişimin geliştirilmesi için çaba sarf etmesi gerekir. Bu tür çalışmalar ilave yük olarak görülmemeli, hayatın normal akışı içinde değerlendirilmelidir. Kişisel gelişim için ailede öz saygı, kendine güven, kendini ifade edebilme yeteneği gibi bireysel önemi çok büyük olan noktaları gözlemleyerek öğrenmelidir.

    Peki, bunun için en temel neler yapılabilir?

    • Çocuğunuza zaman ayırın, bu kendisini değerli hissetmesini sağlayacaktır. Belirli bir aktiviteyi rutine dönüştürmek çok daha iyidir.
    • Çocuğunuzu sevmek her istediğini almak demek değildir. “Hayır” demeyi öğrenmelisiniz, eğer iyiliğine olmayan bir şey istiyorsa konuyu kendisine açıklamalı ve neden hayır dediğinizi anlatmalısınız.
    • Çocukla aynı ortamda olmanız onunla ilgilendiğinizi göstermez. Onunla konuşurken yüzüne bakmalı, elinizde ne iş var ise bırakmalısınız.

    Mutlu yarınlara!

    Aile içi iletişim, Anne – baba, İletişim sorunları, Arkadaş ilişkileri, Yüz yüze iletişim, Çocuğun değeri, Ebeveyn sorumluluğu
  • Mayıs 30, 2025

    -Boşanma sonrası çocuktan ayrı olarak yaşayacak olan eşin, evden kademeli olarak ayrılması en sağlıklı olandır. 1-2 günle başlayıp yavaş yavaş artırılmalıdır, böylelikle çocuk ayrılığa daha kolay adapte olacaktır.

    -Boşanma sonrasında anne ve baba ile düzenli olarak görüşmelidir çocuk, sonuç olarak siz karı – koca olmayabilirsiniz ama halen onun anne ve babasısınız ve çocuğunuz sizi birlikte görmek istiyor, bunu anlayışla karşılamalısınız. Sık sık anne baba ve çocuk olarak bir araya gelin, bunu çocuğunuzun sağlığı için yaptığınızı bilerek adım atın. Kimseye neden bir araya geldiğinizi açıklamak zorunda hissetmemeniz çok önemli, o sizin çocuğunuz ve onun için en doğru olanı siz bilirsiniz, başkası değil!

    -Boşanma zor bir durumdur, boşanma öncesi yaşanılan şeylerin yokluğuna düzenin kayboluşuna alışmak zordur, öfke, depresyon, kaygı, yalnızlık duygusu gibi pek çok psikolojik karmaşayı beraberinde getirebilir. Ama unutmayın ki, çocuğunuz yeni karşılaştığı bir duruma nasıl tepki vereceğine sizin davranışlarınıza göre karar verir. Eğer sürekli demoralize bir halde, yaşlı gözlerle “her şeyin yolunda olduğunu” söylersiniz çocuğunuzun buna inanmasını bekleyemezsiniz.

    -Çocuğunuzu eşinize karşı “asla ama asla” doldurmamalısınız. Eşinizle siz sorun yaşadınız, çocuğunuz değil! Bu ayrımı iyice özümsemeli ve ona göre davranmalısınız.

    -Çocuğunuzu eşinize karşı bir silah olarak kullanmamalısınız. Bu sadece çocuğunuzun aranızda yıpranmasına sebep olacaktır.

    -Boşanmanın etkilerini çocuğunuzdan silmek ya da yara almamasını sağlamak için istediği her şeyi yerine getirmek kesinlikle çok yanlıştır. Bu davranışınızın aksine çocuğunuzun kişiliğini olumsuz etkileyerek sizi isteklerini yerine getirmek için kullanmasına ve her istediğini alabildiği için savaşacak bir şeyi kalmayarak mutsuz olmasına neden olacaktır. Bununla birlikte babanın evinde izin verilen bir konuya annenin evinde yasak konulmamalıdır. Eşler hangi konularda çocuğa taviz verileceği konusunda anlaşarak ortak bir yol izlemelidir.

    -Boşanma sonrası, yaşanılan travmatik durumları gözlemleyerek bu duruma kendilerinin sebep olduğunu düşünen çocuklar olabilir. Bu durumlarda, boşanmanın çocuğun yüzünden gerçekleşmediğini, anne babanın arasındaki “çocuktan kaynaklanmayan” sorunların çözülemediği için ayrılmanın gerçekleştiğini net bir şekilde anlatmalısınız.

    -Boşanma sonrasında eşlerden bir yeni bir ilişkiye başlıyorsa bir müddet bunu çocuğun bilmemesi en sağlıklı olandır. Çünkü çocuk "“anne babasının yerine kimseyi koymak istemez” ve buna saygı duymak gerekir.

    -Boşanmadan sonra eşler arasında gerçekleşecek eşya dağılımı, nafaka ve benzeri mahkeme kararlarından haberdar edilmemeli ve yanında bu tür konulardan konuşulmamalıdır.

    Çok zor bir konu olsa da yaşanan bu durumdan en az zararla çıkmak yine anne babaya düşüyor. Aile kurarken dikkatli düşünülmeli ve mutluluk hedeflenmelidir.

    Mutlu yarınlara!

    Anne – baba ilişkisi, Kademeli ayrılma, Psikolojik etkiler, Suçluluk duygusu, Çocuğun ruh sağlığı, Mutluluk hedefi
  • Mayıs 30, 2025

    Tek kelimedir “boşanma”, oysa içi çok dolu acı bir ifadedir. Her şeyin güzel olacağına inanarak çıkılan yolda aşılamayan engellerin son noktasıdır. Her iki taraf için de psikolojik açıdan zorlayıcı bir süreçtir. Aile birliğinin bozulması tarafları etkilediği gibi bütün aile bireylerini de derinden sarsan bir olgudur.

    Çiftler bazen ekonomik sorunlar, bazen sosyo-kültürel farklılıkları, iletişim bozukluğu gibi konularla bazen de aldatma, aile içi şiddet gibi altından kalkılmaz sorunlarla boşanma kararı alabilirler. Psikolojik açıdan zor bile olsa normal bir durumdur ancak evlilik süresince aileye yeni bir üye katıldıysa o zaman durum çok daha zor bir hal alabilir. Çünkü bu tür durumlarda en çok yara alan, örselenen taraf aileye katılan çocuklardır.

    Sizi boşanma kararına iten her ne olursa olsun, yaşadığınız her sorunu evliliğine faturalandırmamayı başarmalısınız. Evliliğinizi kurtarmak için elinizden gelen her şeyi yaptığınıza, bu kararı başka kişi veya olayların etkisi altında kalarak vermediğinizden emin olmalısınız, aksi takdirde boşanma sonrası yaşayacağınız sürece pişmanlık faktörünün de eklenmesi kaçınılmaz olacaktır. İlişkinize yeterince zaman tanıdığınıza emin olduktan sonra “yalnızca eşimden boşanıyorum, çocuğumdan değil” algısını özümsemelisiniz. Bu konu özellikle babalar için daha büyük önem taşımaktadır. Fakat “çocuğunuzun yalnızca size değil, eşinize de ait olduğunu” unutmadan “ikinize de ihtiyacı olduğunu” algılayacak bir düzen kurmalısınız.

    Boşanma kararı kesin olarak verildi ise çocuğunuzun bundan en az etkilenmesi için çeşitli konulara dikkat etmelisiniz;

    -Boşanmanın ne demek olduğunu, bu olay gerçekleştikten sonra aile yaşantısındaki değişikliklerin ne olacağını çocuğuna anlatmalı ve bu konuda bilgilendirmelisiniz.

    -Boşanma nedeniyle yaşanacak değişiklikleri kademeli olarak gerçekleştirmelisiniz. Örneğin, şehir değişikliği, bakıcı ya da ev değişikliği gibi konuları aynı anda yapmamalısınız. Bu dönemde çocuğunuzun hepsine birden alışması için gücü olmayacaktır.

    -Boşanma sonrası çocuk hangi eşle birlikte kalacaksa daha önce yaşadığı evde yaşamaya devam etmelidir.

    -Eşler, ailenin diğer üyeleri ile (anneanne, büyükbaba, hala, dayı…) bir toplantı yaparak çocukla ilgili aldıkları kararlardan onları da haberdar etmelidir. Çocuğun bu dönemdeki hassasiyetinin ailenin diğer üyelerine de anlatılması ve alınan kararlarda birlikte hareket edilmesi, çocuğun bu dönemde en az zararı almasını sağlayacaktır.

    Boşanma, Psikolojik süreç, Aile birliği, Sosyo-kültürel farklılıklar, Çocuğun etkilenmesi, Duygusal yaralanma
  • Mayıs 29, 2025

    Çocuklar genelde 0-6 yaş arası kendine ait olmayan şeyleri eve getirebilir, buna başkalarının parası, oyuncakları, kişisel eşyaları dâhil olabilir. Ancak bu durum 6 yaş sonrası çocuklarda görülüyorsa tedavi gerektiren bir duruma dönüşmüş demektir.

    6 yaş öncesindeki çocuklarda mülkiyet duygusu gelişmemiş olabilir, yani başkasından aldığı şeyin kime ait olup olmadığını ya da yaptığı davranışın doğru veya yanlışlığını algılamayabilir. Ancak bu durum 6 yaşından sonra gerçekleşiyorsa çocuk yaptığı eylemin yanlış olduğunun bilincindedir ve bu bilince rağmen bu eylemi gerçekleştiriyor ise acilen tedavi edilmelidir. Çözülmediği takdirde ilerleyen yaşlarda “kleptomani” yani çalma hastalığı olarak bilinen bir hastalığa dönüşecektir. Bu hastaların maddiyatla ilgisi yoktur, hatta çoğunun alım gücü olmasına rağmen kendilerine ait olmayan eşyaları alıp kendilerini tatmin etmeye çalışırlar.

    Bu durum bir davranış bozukluğu olarak karşımıza çıktığı için altında yatan nedenlerin tespiti, hastalığın tedavisinde kilit noktasını oluşturmaktadır. Bu durumu tetikleyen genel nedenler şunlardır;

    -Hatalı anne baba tutumları; Eğer anne baba olarak çok otoriter bir tutum içerisinde iseniz ya da alınacak herhangi bir şeyde cimri bir duruş sergiliyorsanız, canınız sıkkın olduğunda ya da sebepsiz yere çocuğunuzdan acısını çıkarıyorsanız ve bunun sonucunda çocuğunuz fiziki ya da psikolojik şiddete maruz kalıyorsa çocuğunuzda çalma eylemi ortaya çıkabilir.

    -Dikkat çekmek; Aileye yeni katılan kardeş, yoğun çalışan ebeveynler, arkadaş topluluğu içinde kabul görmeme, özgüven eksikliği gibi birçok neden çocuğun dikkat çekmek istemesine sebep olabilir. Çalma eylemi de çocuğun düşünce tarzına göre dikkat çekme yollarından biri olabilir.

    -Çocuğun kendini değersiz hissetmesi; Eğer çocuğunuz kendine ait olmayan şeyleri eve getiriyorsa bunun altında kendini değersiz hissetmesi de yatıyor olabilir. Bu profesyonel bir yardım gerektirecek kadar ciddi bir konudur.

    -Sevgi eksikliği; Ebeveynler tarafından yeterli oranda sevgi ve ilgi görmemek de bu davranışı tetikleyen önemli faktörlerden biridir. Normal davranarak sevgi alamayacağı düşünen bir çocuk bu yolla hak ettiği sevgiyi bulacağına inanır.

    Çocuğunuzla daha yakın iletişim kurarak ve fark ettirmeden gözlemleyerek hangi konularda sorun yaşadığını bulabilir ve bu konuyu uzamadan çözebilirsiniz.

    Unutmayın, sevgi her kapıyı açar!

    Davranış bozukluğu, Otoriter tutum, Özgüven eksikliği, Değersizlik hissi, Profesyonel yardım
  • Mayıs 29, 2025

    Kardeşi olacağını öğrendiği andan itibaren anne babalar için ayrı bir sınav başlar aslında. Kardeşini rakip olarak algılayıp algılamayacağı sizin O’na karşı olan tutumunuza bağlı olarak vereceği bir karar olacaktır. Anne babasını paylaşmak, belki odasını ve hatta oyuncaklarını bile paylaşacak olma fikrinin sempatik bir fikir olduğuna inanması, sizin davranışlarına göre vereceği bir karardır.

    Peki, çocuğunuzu kardeşine hazırlamak için nasıl davranmanız gerekiyor?

    Hamileliğinizi O’na anlattığınızdan itibaren kardeşinin hayatına katacağı heyecandan, ilerleyen yıllarda birlikte oluşturabilecekleri mutlu anılardan bahsetmelisiniz. İsminin ne olacağı konusunda birlikte beyin fırtınaları gerçekleştirmeli, mobilyalarının seçilmesi evresinde dahi fikirlerini almalısınız. Yeni doğacak bebeğinizin odasını dizayn ederken O’ndan yardımcı olmasını istemek, kıyafetlerinin alınması için çıkılacak keyifli alışverişlere çocuğun da dahil edilmesi de çok büyük önem taşımakta.

    O etkilenmesin diye yeni doğaca bebeğinizle ilgili konuları O’nun yanında konuşmamak, çocuğunuzda ayrımcılık hissinin doğmasına sebep olacağı için buna dikkat etmeniz gerekir. Eğer bu sürece çocuğunuzu dâhil etmezseniz bir anda eve yabancı birinin geldiğini, kendi anne babasını çaldığını, evde kendisinden daha özel bir yere sahip olduğunu düşünüp bu kötü sürpriz karşısında yeni doğacak kardeşine iyi hisler beslemeyecektir.

    Ailenin büyükleriyle de konu hakkında istişarede bulunup “kardeşini sevecek misin”, “kardeşin olacağı için mutlu musun” gibi sorularla karmaşık ve zor olan bu duygunun oluşturduğu stresin artmaması için yardımcı olmalarını istemelisiniz.

    Eğer çocuğunuz 3-8 yaş aralığında ise “kardeş kıskançlığı” yaşaması çok normaldir, çünkü bu yaş aralığında çocuklar genel olarak mantıklarıyla değil duygularıyla durum analizi yaparak karar verirler. Bu tip durumlarda anne babanın davranışlarında gerekli desteği alamazsa altını ıslatma, parmak emme, iştah kaybı gibi çeşitli davranışlar bozukluklar ve psikolojik sorunlar yaşayabilirler.

    Daha önce kazanılmış olan davranışların gerilememesi, kardeşinin O’nun hayatına katacağı mutluluğa inanması ve buna anne babanın da ikna edici davranışları ile inanması, yeni hayatını kabul etmesi açısından çok önemlidir.

    Mutlu yarınlara!

    Kardeş kıskançlığı, Anne-baba tutumu, Yeni bebek, Duygusal stres, Psikolojik etkiler, Ayrımcılık hissi, Duygusal stres
  • Mayıs 29, 2025

    Bebeğiniz doğduğu andan itibaren anne babalar için yeni bir dönemin kuralları yapılanmaya başlar. Temel fizyolojik ihtiyaçlardan biri olan uyku düzeninin oluşturulması da bu kurallar listesinin üst sıralarında yerini alıyor.

    Yenidoğan bebekler günde ortalama 16-18 saat uykuya ihtiyaç duydukları için ilk etapta çok sorun yaşamazsınız, ancak zaman ilerledikçe ihtiyacı olan uyku süresi azalmaya başlayacak ve sizin de düzeninizde ciddi değişimler yapmak zorunda kalacaksınız.

    Bunun için, uyku düzenini daha ilk günden oluşturmak zorundasınız. Ülkemizde doğumdan eve gelindiği anda, anne-babanın odasına bebeğin yatağı yerleştirilir. Annenin çok zorlanmadan bebeğin ihtiyaçlarını gidermesi için yapılan bu hamle, anne – babanın ileriki dönemler için oldukça zorlanacağı bir dönemin temelini oluşturmaktadır.

    Yenidoğan evresinden çıkıldığı zaman dahi bebek, anne babanın odasında kalmaya devam eder, uyku süresi zaten kısıtlı olan anne babanın yatağından kalkmadan göz ucuyla bebeği kontrol edebilmesi için anne babanın odasında kalmaya devam eder.

    Oysaki uygun koşullar sağlandığında bebek eve geldiği ilk andan itibaren ayrı odada uyuyabilir. Eğer, ağladığında duyabileceğiniz bir mesafede ( ya da bebek telsizi kullanarak ) bebeğinizi ayrı odada yatırabilirsiniz. Bebeğinizin hastalık gibi sıradışı konular yaşaması durumunda bebeğiniz sizinle aynı odayı paylaşabilir, ama normal durumlarda ayrı odada uyuması sonraki zamanlar için en doğru olanıdır. Eğer buna ilk başında karar verip uygulamazsanız her geçen gün bunu yapmak zorlaşacaktır, üstelik bu konu çocuğunuzun psikolojik durumunu etkileyeceği için size daha bağımlı bir birey yaratmış olacaksınızdır.

    Peki, ne yapmalı?

    İlk günden itibaren bebeğinize ayrı bir yatak ve oda kurmalı ve orada yatırmalısınız. Ama iş işten çoktan geçti ise ve bebeğiniz sizsiz uyumuyorsa önerilerimiz şunlar;

    Bebeğiniz, özellikle uykusu geldiğinde sizden daha çok ilgi almaya çalışacaktır. Buna karşılık tutarlı ve kararlı bir tavırla yatağına odasına göndermeye niyetli olduğunuzu göstermelisiniz.

    Uyku saatlerinde artan ilgi ihtiyacını gün içinde karşılamak ve uyku saatine geldiğinde bu konuda bir açlığı olmayacak şekilde bebeğinizi uykuya hazırlamak, tek başına uykuya dalmasını sağlamak için en ideal yöntemdir.

    Eğer korkuyorsa ve sizi yanında istiyorsa, korkusunun nedenini anlatmaya sevk edebilirsiniz, sonrasında sizin onu duyacak mesafede olduğunuzu, ama sizin ve onun ayrı yataklara sahip olduğunu, herkesin kendi yatağında uyuması gerektiğini anlatmalısınız. Bu korkusunu yenmek için aynı yatakta yatmak haricinde onun için ne yapabileceğinizi sorabilirsiniz.

    İletişimde olmak bu konudaki sorununuzu çözmenizde en büyük etkendir.

    Uyku düzeni, Uyku ihtiyacı, Bebek yatağı, Psikolojik etkiler, Uykuya hazırlık, Bebek gelişimi
  • Mayıs 29, 2025

    Çocuklarımız için her zaman en iyisini istiyoruz, en iyi okullarda okusunlar, en güzel evlerde okusunlar, en mutlu evliliği yaşasınlar. Tabii bu kadar “en”leri çocuğumuza sunabilmek için de soluksuz çalışan anne babalar olmak zorunda kalıyoruz. Büyükannelerde ya da bakıcılarda yetişen çocuklarımızı en rahat hafta sonu görebiliyoruz.

    Şehir hayatının çocukların beyin gelişiminin üzerindeki zararlı etkilerini ya da yalnızlaştımasını, şehrin zararlı uyaranlarını dahi gözden çıkarıp çocuklarımıza en iyiyi vermeye çalışıyoruz. Oysa ki uzmanlar, bu ve daha bir çok zararlı etkisi sayesinde şehir hayatının çocuklarımızın beyin gelişimini ciddi derecede olumsuz etkilediğini söylüyor.

    Çocuklarımızın vücudunda gelişimini en son tamamlayan sistem sinir sistemidir ve bu sistem ergenliğe kadar çok çeşitli faktörlerden etkilenir. Şehir hayatının sunduğu ışıltılı hayatın yanında getirdiği olumsuzluklar nedeniyle bu beyin ve sinir sistemini kalıcı olarak etkileyen hasarlar oluşabiliyor. Bu hasarlar, yaşam süresini dahi etkileyebiliyor.

    Sosyal medyanın kullanım yaşının da oldukça düşmesiyle ileri teknolojinin kullanım yaşı da çok düştü. İnsanlar bir arada dev bir panayırın ortasında yapayalnız yaşıyor. Bu hızlı değişimden ise en çok çocuklar etkileniyor. Masallarla ninnilerle büyüyen çocuklarımız, kurgulu çizgi filmlerle dizilerle ya da internet videolarıyla büyür hale geldi, bedenlerini daha az kullandıkları, ailedeki diğer bireylerle daha az kontakta oldukları, toprağın çiçeğin kokusunu bilmeden büyüdükleri bir dönem yaşar oldular.

    Doğal uyaranların olmadığı bir ortamda büyüyen çocukların zihinsel yeteneğinin gelişmediğini kanıtlayan uzmanlar bu yeteneğin artması için ise aile ilişkilerinin ve arkadaşlıkların artmasını, doğa ile daha yakın ilişki kurulmasını, oyun ve doğru eğitimin önemini vurgulamakta.

    “Doğasızlaşmak” olarak tabir edilen şehir hayatındaki stres yoğunluğu, çocuklarımızın yaşına bakmaksızın olumsuz etkilerini göstermeye başlıyor. Gürültü kirliliği, artan ve zamanla kontrol edilemeyen teknoloji bağımlılığı, sanal dünya (oyun, sosyal medya) arkadaşlıkları, kurstan kursa özel dersten özel derse koşturma derken robotlaşan çocuklarımıza “insan olmayı” öğretmek ise anne babaların kendini farketmesinden geçiyor.

    Mutlu yarınlara!

    Beyin gelişimi, Anne-baba, Arkadaşlık ilişkileri, Farkındalık, Aile iletişimi, Teknoloji bağımlılığı, Gürültü kirliliği
  • Mayıs 29, 2025

    Konumuz kardeş kıskançlığı olsa da, insanı konu aldığı için her yaşta görülen bir durumdur. Küçük yaşlarda ortalama 3-8 yaş aralığında yoğunlaşır.

    Bu yaş aralığında bir çocuğunuz var ise ve ikinci bebeğinize hamile olduğunuzu öğrendi iseniz olası bir kıskançlığa hazır olmalısınız. Bu yaşlarda çocuklar, mantıkları ile değil duyguları ile hayatı analiz ettiklerinden sevdiklerini paylaşmak konusunda çok istekli olmayabilirler.

    Kardeşi doğuncaya kadar ilk çocuğunuza verdiğiniz ilginin azalmaması da önemlidir. Hamileliğiniz zorlu geçiyorsa kardeşinin size zarar verdiğini düşünerek daha doğmadan ona kin, kızgınlık, öfke gibi duygular bile duymaya başlayabilir. Bunların önüne geçmek için konuya bakışınızın çok daha olumlu ve birleştirici olması gerekir. Çocuğunuzla olan alışılmış diyalog devam etmeli, hamileliğiniz nedeniyle ona ayırdığınız vakitten çalmamalısınız.

    Kıskançlık duygusuna yatkın çocuklar anne babaya sık sık kendisini sevip sevmediğini sorarak ilginin devam edip etmediğini kontrol etmek isterler. Doğacak bebeğinizin cinsiyeti çocuğunuzunkinden farklı ise ve bu sizin için “çok mutluluk verici” bir sonuç ise bunu çocuğunuzun yanında O’na hissettirecek şekilde yaşamamanız da çok büyük bir nokta.

    Bebeğinizin doğduğunda ise sizi sürekli inceleyip yeni doğan bebeğinize olan ilginizi kendisine verdiğiniz ilgi ile karşılaştıracak ve bunu az bulduğunda çeşitli tepkilerle size sesini duyurmaya çalışacaktır. Bazen tepkisini altını ıslatma, parmaklarını emme, tırnaklarını yeme, yemekleri dökme, etrafını dağıtma ya da yenidoğan bebeğin eşyalarına zarar verme gibi davranışlarla da dışarı vurabilir. Bu davranışların altında yatan neden, kaybettiğini zannettiği anne baba ilgisini geri kazanmak isteyişidir.

    Anne ve babalar kardeş kıskançlığını engellemek için nasıl davranmalı?

    Öncelikle bunu ilk sizin yaşamadığınızı, bu konunun insan yaşamı boyunca her yaşta hissedeceği bir duygu olduğunu ve doğal bir durum olduğunu bilmelisiniz. Bunu kabullenerek çocuğunuzu suçlamaktan, yargılamaktan vazgeçmelisiniz.

    Çocuklar sizin aynanızdır, yeni doğacak bebeğinize nasıl davranacağı konusunda endişeli, gergin ve stresli iseniz bu duyguyu birebir çocuğunuza yansıtacağınızı bilmelisiniz. Kardeşi doğmadan önce çocuğunuza nasıl bir hayata başlayacağını, eve gelecek yeni kişiye karşı sorumluluklarını, bunun şimdikinden çok daha heyecanlı ve eğlenceli olacağını, çok güzel anılar biriktireceğini, bu anıları deftere yazıp yıllar sonra kardeşiyle paylaşabileceğini gibi güzel yanlarını anlatmalısınız.

    Unutmayın ki, onlar kardeşler ve ne kadar tartışsalar da birbirlerini kıskansalar da birbirinden kopamazlar. Eğer adil ve yapıcı bir tutum içinde olursanız yaşanılan konu geçicidir.

    Kardeş kıskançlığı, Duygusal gelişim, Yeni doğan bebek, Anne-baba tutumu, Tırnak yeme
cultureSettings.RegionId: 0 cultureSettings.LanguageCode: TR
Çerez Kullanımı